TÜRKİYE-AB

AB İLE İLİŞKİLERDE DÖNÜM NOKTALARI

Türkiye, 1957 yılında kurulmuş ve günümüzdeki Avrupa Birliği'nin (AB) temeli olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile yakın iş birliği içinde olmak isteyen ilk ülkelerden biridir. 1959 yılında AET’ye ortaklık başvurusu yapan Türkiye’nin talebi 1963 yılında imzalanan ve Türkiye ile AET arasında bir ortaklık ilişkisi yaratan Ankara Anlaşması ile gerçekleşti.

1 Aralık 1964 tarihinde yürülüğe giren Ankara Anlaşması, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin hukuki temelini oluşturmaktadır.  Bahse konu "ortaklık anlaşması" 2. maddesinde Anlaşma'nın amacı şöyle belirtilmektedir: "Türkiye ekonomisinin hızlı kalkınmasını ve Türk halkının istihdam düzeyinin ve yaşam koşullarının yükseltilmesini sağlama gereğini göz önünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi özendirmektir."

Ankara Anlaşması'nın 28. Maddesi uyarınca "Anlaşma'nın işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşma'dan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye'ce üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit Taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılması olanağını incelerler." Bu madde açıkça “Türkiye-AET ortaklık ilişkisinin nihai hedefi Türkiye'nin Topluluğa tam üyeliği” olduğunu işaret etmektedir.  

Ankara Anlaşması, Türkiye'nin AET'ye entegrasyonu için hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve nihai dönem olmak üzere üç devre öngörmüştür. Taraflar arasındaki ekonomik farklılıkları azaltmaya yönelik ‘Hazırlık Dönemi', 1 Aralık 1964 tarihi itibarıyla başlamıştır. 13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile birlikte, Ankara Anlaşması'nda öngörülen hazırlık dönemi sona ermiş ve "Geçiş Dönemi"ne ilişkin koşullar belirlenmiştir. Geçiş Dönemindeki hedef taraflar arasında sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve kişilerin serbest dolaşımının sağlanması ve Gümrük Birliği'nin tamamlanmasıydı.

1970'li yılların başından 1980'lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir seyir seyreden Türkiye-AB ilişkileri, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin resmen askıya alınmıştı.

1983 yılında Türkiye'de sivil idarenin yeniden kurulması ve 1984 yılından itibaren Türkiye'nin ithal ikameci politikaları yürütmekten vazgeçmesi Türkiye’nin dışa açılma sürecini başlatmıştır.  Bu gelişmelere paralel olarak Türkiye, dondurulmuş bulunan Türkiye-AET ilişkilerinin hızlıca canlandırılması için, Ankara Anlaşması'nda öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden 14 Nisan 1987 tarihinde AET’ye üyelik başvurusunda bulunmuştur. Türkiye’nin üyelik başvurusu ile ilgili görüşünü 18 Aralık 1989'da açıklayan Komisyon, kendi iç bütünleşmesini tamamlamadan Topluluğun yeni bir üyeyi kabul edemeyeceğini belirtmiştir. Türkiye'nin, Topluluğa katılmaya ehil olmakla birlikte, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gelişmesi gerektiğinin altını çizen Komisyon, üyelik müzakerelerinin açılması için bir tarih belirlenmemesi ama Ortaklık Anlaşması çerçevesinde ilişkilerin geliştirilmesi önermişti.

Türkiye’nin olumlu olarak değerlendirdiği öneri neticesinde taraflar arasındaki Gümrük Birliği'nin Katma Protokol'de öngörüldüğü şekilde 1995 yılında tamamlanması için gerekli hazırlıklara başlandı. İki yıl süren müzakereler neticesinde 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmesine karar verildi. Böylelikle Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin "Son Dönemi"ne geçildi.

10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde Avrupa Konseyi, Komisyon’un ikinci Türkiye Raporu’ndaki tavsiyelere uyarak Türkiye'ye AB üyeliği için aday ülke statüsünü vermiş ve adaylığı resmen onaylanan Türkiye için de Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlanmasını karara bağlamıştır.

Türkiye'nin AB katılım süreci için yol haritası sağlayan ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmış ve 19 Mart'ta Türk Hükümeti, Katılım Ortaklığı’nı yansıtan, Müktesebatın Üstlenilmesi için Ulusal Programı kabul etmiştir. Eylül 2001 tarihinde düzenlenen Zirvesi’nde, Avrupa Konseyi, "Katılım Öncesi Malî Yardım Aracı, İPA" sistemiyle malî desteği arttırma kararı aldı. Katılım Ortaklığı Belgesi Avrupa Birliği tarafından, 2003, 2005, 2006 ve 2008 yıllarında tekrar gözden geçirilirken, Ulusal Program ise, 2003, 2005 ve 2008 yıllarında güncelleştirilmiştir. Bütün bunlara ilaveten, temel hak ve özgürlüklerin kapsamını genişleten, demokrasi, hukukun üstünlüğü, düşünce, ifade özgürlüğü ve insan hakları gibi alanlarda mevcut düzenlemeleri güçlendiren ve güvence altına alan 8 Uyum Paketi, 2001 ve 2004 yıllarında da 2 Anayasa Paketi 2001 ve 2004 yılları arasında TBMM'de kabul edilmiştir.

17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi'nde, Avrupa Konseyi, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005'te katılım müzakerelerinin başlatılmasına karar vermiştir. 2005 Ekim ayında yayımlanan Müzakere Çerçeve Belgesi’nin ardından müktesebat uyumunun analitik incelemesi olan "Tarama Süreci" 35 başlıkta başlamıştır.

2006-2010 yılları arasında 13 fasıl müzakereye açılmıştır. Ancak, bazı AB üye ülkelerinin siyasi engelleri ve Kıbrıs sorunu yüzünden Katılım Müzakerelerinde mevcut durumda şu ana kadar toplamda 16 fasıl müzakerelere açılmış, 1 tanesi geçici olarak kapatılmıştır

17 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye ve Avrupa Komisyonu arasında bazı önemli konulardaki iş birliği mekanizmalarının güçlendirilmesini ve siyasi blokajlı fasıllar dâhil olmak üzere, oluşturulacak çalışma gruplarıyla teknik açılış/kapanış kriterlerinin en kısa sürede yerine getirilmesini amaçlayan Pozitif Gündem başlatılmıştır.  2014 yılında Avrupa Komisyonu Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Štefan Füle’nin yerine Johannes Hahn’ın göreve gelmesiyle sona ermiştir.

29 Kasım 2015, 7 Mart 2016 ve 18 Mart 2016 Türkiye-AB Zirveleri’nde katılım müzakerelerinin yeniden canlandırılması, siyasi, ekonomik ve enerji diyalogları öncelikli olmak üzere kritik alanlarda Türkiye-AB üst düzey diyaloğunun güçlendirilmesi, Vize Serbestisi Diyaloğu sürecinin hızlandırılması, göç yönetiminde taraflar arasında iş birliği, terörle mücadelede iş birliği, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmalarına yönelik önemli kararlar alınmıştır.

26 Mart 2018 Varna Zirvesi’nde bir araya gelen Türkiye ve AB liderleri, Türkiye-AB birlikteliğinin önemini teyit ederken, Türkiye, tam üyelik perspektifi, terörle mücadele, Vize Serbestisi Diyaloğu, gönüllü insani kabul, Sığınmacı Mali İmkânı, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve Kıbrıs sorununa ilişkin beklentilerini ortaya koymuştur.

29 Ağustos ve 11 Aralık 2018 ve 9 Mayıs 2019 tarihlerinde Adalet, Dışişleri, İçişleri ile Hazine ve Maliye Bakanlarımızın katılımıyla Reform Eylem Grubu (REG) Toplantıları gerçekleşmiştir. REG kararları doğrultusunda başlatılan Yargı Reformu Stratejisi 30 Mayıs 2019 tarihinde kamuoyuna duyurulmuş ve 23. Yargı ve Temel Haklar Faslının diğer bir açılış kriteri olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesi Eylem Planını güncelleme çalışmalarına başlanmıştır. REG kararları doğrultusunda Vize Serbestisi Diyaloğu ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmaları da sürdürülmektedir.

Türkiye ve AB arasında her alanda ve düzeyde temaslar devam etmektedir. Türkiye ile AB arasındaki ilişkinin kurumsal yapısını tesis eden Ortaklık Organları ile yapılan toplantılar da Türkiye – AB iş birliğini güçlendirmeye yarayan önemli platformlardır. 28 Kasım 2018 tarihinde Brüksel’de düzenlenen 126. Türkiye-AB Ortaklık Komitesi’nin ardından, sırasıyla Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 54. Toplantısı 15 Mart 2019 tarihinde, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu’nun (KPK) 77. toplantısı 26 Nisan 2018 tarihinde Brüksel’de gerçekleşmiş, 78. KPK Toplantısı ise 19-20 Aralık 2018 tarihlerinde Ankara’da düzenlenmiştir.

Türkiye ve AB arasında dış politika, ekonomi, enerji, ulaştırma, terörle mücadele gibi kilit alanlarda Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları yapılmaktadır. 15 Ocak 2019 tarihinde Yüksek Düzeyli Ulaştırma Diyaloğu Toplantısı, 28 Şubat 2019 tarihinde ise Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog Toplantısı yapılmıştır. 

18 Mart 2016’da düzenlenen Avrupa Zirvesi’nde AB ve Türkiye’nin, Türkiye üzerinden AB’ye yönelen düzensiz göç hareketlerini sona erdirme konusunda bir mutabakata varmıştır. 18 Mart Mutabakatı kapsamında ülkemizdeki Suriyeliler için Türkiye ve AB arasında Sığınmacı Mali İmkânı (Facility for Refugees in Turkey-FRIT) çerçevesinde de iş birliği sürmektedir.

Uluslararası alanda belirsizliklerin ve risklerin arttığı günümüzde, Türkiye’nin AB üyeliği önemini ve gerekliliğinin her zamankinden fazla olduğunu düşünmekte ve Türkiye ile AB arasındaki mevcut ortaklığın güçlenmesi, var olan iş birliği ve diyalog mekanizmalarının yanına yenilerinin eklenmesini dilemekteyiz.

***